Van’da yeni yıl
Son günüydü 1998’in
Yeni bir yıl başlayacaktı bu gece.
Sağlık, mutluluk, başarı dolu bir yıl dileyeceklerdi,
Hep bir ağızdan televizyon sipikerleri,
Sanki sözleşmişçesine.
1998’ in önemli olayları tekrarlanacaktı,
Ünlü insanları konuşulacaktı, konuşacaklardı.
En ünlü şarkıcılar,
Dans sanatçıları boy göstereceklerdi,
Televizyon ekranından.
Ve onların yeni yıl mesajlarını dinleyecekti Türkiye
‘’Sağlık,mutluluk, başarı dolu bir yıl’’…
—
Beyoğlu gibi süslenmemişti Van sokakları
İstanbul’daki gibi yılbaşı telaşı da yoktu.
—
Trafik rahattı örneğin en işlek caddesinde bile.
Dükkanlarda yeni yıl mesajlarını belirten yazılar yoktu,
Çılgınlar gibi alışveriş yapmıyordu insanlar.
Çam ağacı satılmıyordu hiçbir dükkanında
Noel Baba hediye dağıtmıyordu,
Şehrin meydanında çocuklara..
—
Akşam oldu evimin zili çaldı
İkisi erkek, biri kız üç çocuk
Hani yarının büyüklerinden olanlardan.
Yırtık pabuçları, kirli ve dağınık saçları
Gülmeyi çoktan unutmuş çehreleri ile
Hani geleceğimizi emanet ettiklerimizden.
Giysilerine takıldı gözlerim
Birisininki çok kısa, öbürününki çok uzun
Belli ki bir mağazadan beğenilerek alınmamışlardı
Belli ki elbise alınırken anneye babaya naz yapılamamıştı
Belli ki bunları bayramdan önce sabaha kadar,
Yastık altında keyifle saklamamışlardı,
Belli ki ne bulunduysa o giyilmişti.
Konuştu büyükçe olanı utana sıkıla,
Para isteyeceğini sandım.
‘’EKMEK!’’
Evet ‘ekmek’ dedi
‘Acaba fazla bayat ekmeğiniz var mı?’…
—
Beyoğlu gibi süslenmemişti Van sokakları,
İstanbul’daki gibi yılbaşı telaşı da yoktu
—
Zaman gece yarısına doğru yol alıyor hızla.
Televizyondan art arda en tanınmış sanatçılar,
Hünerlerini gösteriyorlar ellerinden geldiğince.
Eşlik ediyorlar şarkıcılara, bu zamana kadar
Hiç seslerini duymadığım komşularım.
Evimin penceresinden dışarı bakıyorum.
Sokaklar tenha, her taraf bembeyaz kar.
Komşularımın çılgınca bağırmasıyla irkiliyorum.
Saatim gece yarısını gösteriyor.
Dışarıdaki iki gecekondu gözüme çarpıyor.
Işığı yanıyor ikisinin de.
Bir yanda büyük apartmanlar, diğer yanda gecekondular
Gündüz kadınları dışarıda çamaşır yıkarken görmüştüm,
Naylon bir leğende.
Bazende ipe asılmış, sıra sıra yıkanmış çocuk bezlerini.
Belliki çamaşır makinaları yoktu,
Hazır bez alacak paraları da.
Sokak lambası yandı gecekondulardan birinin,
Kapısı açıldı bir süre sonra.
Sırtında buruşuk paltosu, altında pijaması ile
Beli bükük bir adam çıktı içeriden.
Evin yan tarafına geçti
Karanlıkta tahta bir meyve kasası buldu.
Hızla parçaladı onu elindeki keser ile.
Evine girdi tahta parçalarını toplayarak.
Fark etmemiştim o ana kadar,
Evin bacasından duman çıkmadığını.
Şarkı sesleri geliyor,
Komşumun sesi sonuna kadar açık televizyonundan.
‘’Batsın bu dünya, bitsin bu dünya’’
Yeni yılda sağlık, mutluluk mesajları veriyor devlet büyükleri
—
Beyoğlu gibi süslenmemişti Van sokakları
İstanbul’daki gibi yılbaşı telaşı da yoktu.
—
Saatler gece yarısını geçti.
Beklenen yeni yıl da geldi.
Sağlık, mutluluk getirecek olan yeni yıl.
O evin bacasında yine duman yok
Komşularım çılgınca bağrışıyor,
Koro halinde şarkılar söylüyor.
Ya o evdekiler?
Hiç düşündünüz mü,
Üşüyen aç bir insanın nasıl hayal kurduğunu?
Acaba büyüyünce ne olmak isterler bu insanların çocukları?
Alacak olsalardı hangi marka araba isterlerdi?
Nasıl bir düğün yapmak istiyor genç delikanlıları?
Salonda mı? Yoksa lüks bir otelde mi?
Yılbaşını hangi ülkede geçirmek isterlerdi acaba?
Haydi geçin bunları..
Hiç hediye ettiniz mi çocuğunuza bayramda,
Komşunuzun atmaya kıyamayıp ta
Verdiği eski bir ceketi ve ardından
‘Bayramın mübarek olsun evladım’ diyerek,
Elinizi öptürdünüz mü
Gırtlağınızdaki binbir düğümle?
—
Komşumun televizyonundan şarkı sesleri geliyor
‘’Ne zaman bitecek tanrım bu azap?
Yarını olmayan günlere kaldım’’
Spikerler yine sağlık, mutluluk ve başarı diliyor.
Azap şarkısı dinleyen komşularım çılgınca bağırıyor
‘’Batsın ulan! Batsın bu dünya be!….’’
O evden hiç ses gelmiyor,
Bacası da tütmüyor.
—
Beyoğlu gibi süslenmemişti Van sokakları
İstanbul’daki gibi yılbaşı telaşı da yoktu.
1.1.1999, Saat: 00.00
Mehmet Sayarlıoğlu